Bu yazımızda gözü bir yerden ısırmak deyimini kullanarak bisiklet, gökkuşağı, kelebek, kurbağa, şemsiye ile ilgili kısa bir hikaye hakkında söz edeceğiz.
Güneşli bir mayıs sabahı bisikletime binerek evin arkasındaki toprak yolda ırmağa doğru gittim. Orada hem gezdim, hem de biraz balık tuttum. Suyun üzerinde güneşlenen kurbağaların sesi etraftaki sessizliği bölüyordu.
Havanın sıcak olmasıyla her yer cıvıl cıvıldı. Kelebekler ırmağın kenarındaki çayırlık alanda çiçekten çiçeğe konuyordu. Bu manzarayı bir yerden gözüm ısırıyordu. Oltayı suya atmış beklerken onu hatırlamaya çalıştım. Epey düşündükten sonra anımsadım. Birkaç yıl önce sınıfça pikniğe gitmiştik. Orada da yemyeşil çimenlerin üstünde kelebekler uçuyordu. Hatta biz sofraya oturduğumuzda aniden kara bulutlar her yanı kaplamıştı.
Hepimiz sırılsıklam olmuştuk. Eve dönerken de gökkuşağı çıkmıştı. Bir an bunları düşündüm. Şimdi hepsi mazide kaldı dedim içimden. O sırada elimdeki oltanın ipi kıpırdamaya başladı. Su yüzeyindeki mantar içeri gömüldü. Biraz çekince hareketlilikle beraber bir ağırlık hissettim. Heyecanla ipi çekmeye başladım. Olta bir o yana bir bu yana gidip geliyordu. Kıyıya çektiğimde kocaman bir balık yakalamıştım. Sevinçten içim içime sığmıyordu.
Önceden böyle büyük bir balık yakaladığımı hatırlamıyorum. Hemen onu bir poşete koyarak evin yolunu tuttum. Bisikleti çok hızlı kullanıyordum. Bir an önce eve varıp bu mutluluğumu dedeme anlatacaktım. Yalnız bisiklet bir tümseğe takıldı. Neye uğradığımı bilemeden kendimi yerde buldum. Ayağım biraz acımıştı ama çok önemli bir şey yoktu. Daha sonra yeniden bisiklete binip eve ulaştım. Dedeme balığı gösterdim. O da çok sevindi. Saçlarımı okşadı. Bu anımı hiç unutamıyorum.
Yorum Gönder